Evlilik kader midir? Kiminle evleneceğim? Kader-kısmet kim?

191900
Evlilik kader midir?
Evlilik kader midir?

Kitap Satış Noktaları

Evlilik kader midir ve nerede, ne zaman?

Evlilik kader midir? Kiminle evleneceğim veya evleneceğim kişi belli mi? Kader-kısmet kim? Bu kişiyle kaderimde yazdığı için mi evlendim? Kaderimde başkası yazıyorsa aşık olduğum kişiyle asla evlenemeyecek miyim? Acaba evlenmemi sağlayacak özel bir dua var mı? Evlilikle ilgili ayetler ve hadislerde ne deniyor?

İyi bir evlilik için bir şeyler yapmalı mıyım? Yaptıklarım mı yetersiz? Yoksa kaderime mahkum olduğumdan oturduğum yerde beklemeli miyim?

Neden bu soruya evet veya hayır şeklinde kısa cevap verilemez? Neden her iki cevap da kişiyi yanlış anlamaya düşürür?

Gönül Arayışı E-Kitap

Çünkü, “evlilik kader midir” diye soran zihinlerin çoğu kaderin tanımını doğru öğrenmemiş durumdadır. Toplumdaki çarpıtılmış anlama göre cevap verseniz, kaderin anlamını bilen zihinler sizi yanlışlayacak, gerçek anlamına göre cevap verseniz de bu kez toplumu yanlış yöne sürüklemiş olacaksınız.

Evlilik kader midir? sorusuna Evet dediğimizde, soran şöyle düşünecek:  “Öyleyse alnıma yazılmıştır, çabalarım boşunadır, bana kim yazımdıysa o başıma gelecek. Oturayım oturduğum yerde. İyi veya kötü bir evlilik yapmak için irademin gücü yok.” Bu düşünceyle ya boşverip umursamadan geçici bir süre rahatlayacak veya evleneme veya başarısızlık bir evlilik yaşama durumlarında kaderin sahibi olan Allah’ı suçlayacak.

Evlilik kader midir sorusuna hayır dediğimizde, bu kez soran, evlilikle ilgili başına gelen herşeyi kendi çabasının karşılığı zannedecek, en iyi evyilik yapmak için kurnazlık üstüne kurnazlıkla, tatminsiz ve doyumsuz arayışlarla hayatını harcayacak. Karar veremeyecek veya evlenememe, kötü evlilik yapma gibi sorunlarda kendini ağır şekilde suçlayıp bunalıma girecek.

Öyle ise doğru cevap yerine göre evet ve yerine göre hayırdır. Toplumun zihnindeki hakim kader anlayışı ve kadere verilen popüler anlam açısından bakarsanız, evlilik kader değildir. Ama kaderin iman esasları çerçevesindeki esas anlamına bakarsanız, bir tozun uçmasına kadar herşey ve dolayısıyla evlilik de kaderdir.

Yani eğer kaderi, başa deprem veya genetik gibi zorunlu olarak gelen şeyler şeklinde anlamlandırıyorsak, evlilik kader değildir. Herkesin yaptıklarıyla ve çabalarıyla şekillenir.

Yok eğer kaderi, doğru şekilde, kulun dua ve çabasına Allah’ın takdir ettiği karşılık olarak anlarsanız, evlilik kaderdir.

Evlilik kader midir? sorusunu sorduran ana sebep, evlilik çağına gelen kişinin, bu konuda sorun yaşaması ve sorumlu veya sebep aramasıdır. Eğer sorumlu ve sebep kader ise, kişi kendince rahatlayacak ve öğrenilmiş çaresizlik örneğindeki gibi doğru karar için mücadeleyi terk edecektir. Ya da sorununa, kaderi etkileyeceğini sandığı, nasip-kısmet açma, büyü yapma gibi şeytani yollarda çare arayacaktır.  Piyasa da bu konuda din adına bir biriyle inanılmaz çelişik bilgiler, yalanlar dolaşıyor ve kafalar çok karışıyor.

Öyleyse evlilik nasıl gerçekleşiyor? Evlilik, kişinin ve çevresinin dua ve çabasına, Allahın takdir ettiği karşılık veya nasiptir. Kullar duadan, doğrusunu araştırmaktan, doğru kişi olmaya çalışmaktan sorumludur. Ama bu çaba tek başına sonucu yaratmaz. Allah’ın da kulun bu çabalarına karşı sayısız seçenekten birini takdir etmesi ve yolunu açması gerekir.

Şimdi, daha iyi bilgilenmek isteyenler için konuyu detaylıca tartışalım:

“Evlilik kader midir?” sorusuna doğru cevap bulmanın ilk adımı bu soruyu sormamıza sebep olan kader anlayışımızı yeniden çalışmaktır. Ruhsal Zeka‘nın son bölümünün yanısıra, kaderle ilgili kitaplar okunabileceği gibi, “Dua kaderi değiştirir mi?” yazımız da bu konuyu çabucak kavratıcı olacaktır. Maalesef tevhidin en can alıcı esası olan kadere imanı benimseyen müminlerin büyük çoğunluğu kaderi doğru kavratacak bir eğitimden geçememiştir. Muska, medyum, büyü, kurşun, hoca, türbe, şans, kaza, tesadüf gibi, Allah’tan başka güçlerin kaderimizi etkileyebileceği zannı alıp başını gitmiştir.

“Hayatta şans, kaza yoktur. Kaderimiz, bizim dua ve çabalarımıza Rabbimizin verdiği karşılıklardır.” (Ruhsal Zeka)

Nasıl bir kader anlayışına sahibiz?

“Evlilik kader midir?” sorusu, cebriyeci kader anlayışından kaynaklanır. Yani evlilik alnıma yazıldığı gibi oynamak zorunda olduğum bir senaryo mudur? demek istiyor! Yani evlilik benim başıma, benim iradem dışında zorunlu olarak gelecek bir ilahi takdir midir? Yani benim için yazılmış, belirlenmiş olup, ben ne yaparsam yapayım yaşamak zorunda olacağım bir kader midir?

Bu kader anlayışına göre eğer evlilik kader ise, kiminle evleneceğimiz veya evleneceğimiz kişi belli demektir. Kaderimi kısmetimi değiştiremem. Bir katille evlenmem yazılmış ise, aşık olduğum kişiye kavuşmam hayal demektir. Evlenmek için Allah’a dua etmek anlamsızdır buna göre.

“Evlilik kader midir?” sorusu yanlış anlayışa dayanınca, doğru anlayışa dayanan cevap da yanlış anlaşılacaktır. Zira kader sadece genetik gibi zorunlu özelliklerimizi değil, hayatımızın tümünü kapsar. Allah’ın ezeli bilgisi, planı ve şekillendirmesi çerçevesinde herşeyi yaratması demektir. Buna göre evlilik dahil herşey kaderin, yani Allah’ın takdirinin, onay vermesinin, yaratmasının ve ezelden bilmesinin içindedir. Kader olmayan bir göz kırpması dahi yoktur.

Birşeyin kader olması demek, onun Allah’ın bilgisi ve hakimiyeti dahilinde olması demektir. Bir şeyin kader olmadığını söylemek onun Allah’ın ezeli bilgisi, takdiri ve hakimiyetinde olmadığını söylemektir ki bunun anlamı küfürdür.

Kader, Ruhsal Zeka‘da  detayları açıklanan üç boyuttan ibarettir: Birincisi Yüce Yaradan’ın takdir ettiği genetik veya zaruri boyut, ikincisi, bizim yapageldiklerimizin karşılığı olarak “şans veya kaza” görüntüsü altında bizim için takdir edilen ve sonuncusu da bizim bilinçli irademizle yaptığımız tercihlerimizdir. Bu üç unsur kaderimizi tamamlar ve bunların üçü de Rabbimizin ezeli bilgisi ve hakimiyeti altındadır.

Ama bir hadise göre “evlilik kaderdir” deniyormuş

Evet, maalesef, pek çok müslümanın kafasının karmakarışık hale gelmesinin bir sebebi bu konuda şu uydurma hadisin bazı dini çevrelerde dolandırılmasıdır: “Ashab-ı Kiramdan bir zatın Peygamberimize (s.a.v.): Falan kadınla evlenmek istiyorum, dua buyurun demesi uzerine, peygamberimiz (s.a.v.): Eğer sana, İsrafil, Mikail, Cebrail, ve Hamele-i Arş, (A.S.) dua etse, aralarında ben de bulunsam, gene sen ancak senin için yazılan kadınla evlenirdin.” (Ramuz:357/9)

Kur’ana, Allah’a, kadere iman etmiş her müminin, Peygamberimizin, Allah’ın adaletini aşağılayan bu sözü söyleyemeyeceğini iman nuruyla anında fark etmesi gerekir.  Zaten ulemaya göre maalesef bazı kaynakların yer verdiği bu nakil senetleri itibariyle de zayıftır.

Peygamberimizin böyle bir sözü söyleyebileceğini kabul etmek, işcinselliğin, fahişeyle, çocukla evlenmenin, bilumum fuhşiyatın Allah’ın yazmasıyla, yani zorlamasıyla olduğuna itikat etmektir. Allah’ın ve elçisinin emrettiği namuslu, geçinilebilir eş arayışının gerekçesini yok etmektir. Peygamberi Kuran ile zıtlığa düşürmektir. Hayırlı eş aramayı emreden ayet ve hadisleri zımnen inkar etmektir.

Kuran evlilikle ilgili ne buyuruyor?

Evlilik kader midir, değil midir sorusuna Kuranı Kerimden cevap alabileceğimiz bazı ayetler: “Müşrik kadınları, iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir cariye, -hoşunuza gitse de- müşrik bir kadından daha hayırlıdır. Müşrik erkekleri de iman edinceye kadar nikahlamayın; iman eden bir köle, -hoşunuza gitse de- müşrik bir erkekten daha hayırlıdır.” (Bakara, 221) “İçinizden özgür mü’min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler,  sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerden (alsın.) (Nisa, 25)  “Zina eden erkek, zina eden ya da müşrik olan bir kadından başkasını nikahlayamaz; zina eden kadını da zina eden ya da müşrik olan bir erkekten başkası nikahlayamaz. Bu, mü’minlere haram kılınmıştır.” (Nur, 3) “İçinizde evli olmayanları, kölelerinizden ve cariyelerinizden salih olanları evlendirin” (Nur, 32)

Bu ayetler bize evliliğin zaruri, mutlak kaderin zorlamasıyla değil, kulun tercihiyle şekillendiğini göster miyor mu? Eğer Allah kiminle evleneceğimizi önceden belirlemiş ve evlilik mutlak, zaruri kader ise bize neden müşrikleri nikahlamayın, köle dahi olsa mümini seçin, zina edenle etmeyen evlenmesin diyor? Neden biziapaçık olarak, evliliğimizi emrettiği ahlaka göre yapmak için çabalamaya çağırıyor? Kaderimizde bir zina edenle evleneceğimizi yazmış olsa, bizi bundan men etmesiyle çelişmiş ve bizi de çelişkiye sokmuş olmay mıydı?

Peki, ama sanki irademle belirlemiyorum eşimi?

Ne oluyor mesela… Hiç aklınızda yokken bir gün ansızın birisiyle göz göze geliyorsunuz, yüreğiniz titriyor ve kader ağlarını örüyor, onunla evleniyorsunuz. Ya da aileniz sizi zorla istemediğinizle evlendiriyor. Ya da aşık olduğunuz birini ansızın kaybediyorsunuz. Kaderim benim önüme bir duvar mı ördü, yoksa bu evlilik kader midir değil midir diye düşünmeye kalkabiliyorsunuz. Haşa!

Lakin, evlilik kader midir sorusunu soran zihnin farkına vardığı gizemli bir doğru yön var burada. Gerçekten de çoğu zaman eşler birbirlerini kendi iradeleriyle bulmuyorlar. Mesela hiç gayret sarf etmeden pat diye nasip geliyor ve evlilik olup bitiyor. Kimi zaman evlenme çırpınışları bomboş sonuçlanıyor. Madem benim irademledir, neden hiç aramadığım halde beni buldu veya neden peşinden koştuğuma ulaşamadım? Sanki evlilik kader imiş gibi duruyor. Hani iradem?

Hayırlı ve huzurlu bir evliliği başarmanın yollarını Aşkla İmtihan‘da detaylıca açıkladık. Ben evleninceye kadar kendimi nasıl koruyabilirim ve hayırlı bir evliliğe layık olabilmek için nasıl yaşamaya çalışmalıyım? Evlilik sürecinde yaşayacağım hangi darboğazı hangi yollarla aşabilirim? Bu konuda başvurabileceğim manevi yöntemler neler? Detaylar Aşkla İmtihan kitabından da, başka eserlerden de araştırılabilir.

Bu sorunun konusu, Aşkla İmtihanın açıkladığı sebeplere başvurma macerasından öte, maneviyatın gizemlerinden olan kaderin şarta bağlı biçimlenen boyutuyla ilgilidir. İşte nasip dediğimiz yer burada saklıdır. Bkz. Ruhsal Zeka, İlahi İrade Gücü.

Kaderin üç boyutunu hatırlayalım!

Kiminle evleneceğimiz, cinsiyetimiz veya genetiğimiz gibi mutlak kader değildir. Fakat evlilik, tam özgür iradeye bağlı kaderden olabileceği gibi, irademize aykırı gibi görünen şarta bağlı kaderden de olabilir.

Evlilik kader midir size? Biriyle evlenecek misiniz ve kiminle evleneceksiniz? Yoksa evlenemeden ölecek misiniz? Bunu sadece Allah bilir ve Allah belirler ve bu kaderin, yani takdirin adı da nasiptir. Lakin Allah bizim  için bir sinema rolü yazıp da bizi sahneye sürmüş değildir.Evliliğin kaderimizdeki yerinin bir sınavı kazanmanın kaderimizdeki yerinden farkı yoktur. Çalışır çabalarsınız, Allah da buna karşılık yaşadığımız çağın ve mekanın şartlarına uyumlu şekilde size bir nasip lütfeder ve takdir fiilen gerçekleştiğinde de kaderinizin ne olduğu tebeyyün etmiş olur.

Allah bizim için, hayat, ölüm, meslek, evlilik çocuk ve sair nasiplerini, bizim  yaptıklarımızı, dualarımızı, çabalarımızı, bize yapılan duaları, yaşadığımız çağın kader planı çerçevesindeki gereklerini bir araya getirerek takdir eder. Diğer deyişle Rabbimiz bizim bireysel kaderlerimizi, insanlığın, çağımızın, milletimizin, şehrimizin, ailemizin ve içinde bulunduğumuz tüm ortamın kaderiyle birlikte ve o kaderlerle uyum içerisinde takdir eder.

Kur’an’da kaderin herşeyi kapsaması!

Kuranı Kerim, kaderin herşeyi kapsadığını bildirmiştir: “Biz her şeyi bir kaderle, (bir ölçü ve miktar ile) yarattık.” (Kamer, 54/49)  “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçü ile (bi kaderin malum)  indiririz.” (15/21) Herşey, hiç bir şey nitelemelerine dikkat edin.

Sizin bu satırları okumanız da kadere dahildir. İsteyerek su içmenizden, uykunuzda kalbinizin otomatik çalışmasına kadar, evlenip boşanmanızdan, günah ve sevap işlemenize kadar her şey Allah’ın yarattığı ölçüler, planlar, sınırlar içerisindedir. Bu noktada çelişkiye düşmemek için, kaderin zamanın içinde önceden yazılmış bir senaryo olmadığını, yeterince kavramak şarttır.

Kaderin varlığı tercih değil, mecburiyettir!

Kader, yani herşeyin bir disiplinle, planla, biçimle yaratılması olmasa, hiç bir varlık ve düzen mevcut olamaz. Yaratılabilmesi için atom zerresine kadar herşeyin bir kaderle olması zaruridir. Yaratılmak ancak kaderle, ölçülenmekle mümkündür. Böylece herşeye özgün bir yüz, özgün bir şekil, özgün bir yaşama veya var olma stili belirlenir ve kaderin varlığı ile her şey birbirinden farklılaşır.

Güneşin kaderi tamamen zaruridir. Şekli, yanışı, dönüşü gibi hiç bir konuda güneş kendi iradesiyle bir seçimde bulunamaz. Yaratılanların içerisinde sadece insana ise çok özel bir özgür irade emaneti verilmiştir. İnsan da ana-babasını, yüzünü, cinsiyetini belirleyemez. Ancak, herşeyin oluşunun mutlak iradesine sahip olan Allah, iradesinden birer zerreyi insana emanet vermiştir. Bu emanet sayesinde de insana, “Allah’ın lütfundan nasibini araması” emredilmiş, herkese de ancak çabasının karşılığının verileceği bildirilmiştir. Basiretli insan, başına gelen neyin genetik veya zorunlu bir kader, neyin de kendisinin tercihinin veya tutumunun sonucu olduğunu idrak ve ayırt edebilir.

Kur’an’dan anladığımız kader anlayışı şöyledir: Hayrı ve şerri ve her şeyi yaratan Allah’tır. Allah dilemezse, hayra veya şerre izin vermezse biz dileyemeyiz ve yapamayız. Yaprağı dahi Allah kımıldattığına göre cinayeti de, kurtarışı da Allah yaratmazsa kimse yapamaz. Allah hem genetik gibi zorunlu ve değiştirilemez planlar ve mecburi takdirler yaratır… Hem de  hayır ve şer seçenekleri yaratır ve kullarını bu seçenekler arasında serbest bırakmaya imtihan müddetince söz vermiştir. Kul depremin altında kalmak gibi bir zorunlu kader yaşayabileceği gibi, Allah’ın kendisine nasip edeceği bir dizi eş adayı arasından arzuladığı seçmek gibi iradi bir kader de yaşar. Allah’ın insana verdiği akıl ve basiret, insanın bu ikisini birbirinden ayırt etmesine yeter.

Buna göre evlilik kader midir? Yani tıpkı cinsiyetimiz, kalbin atışı veya beden genetiği gibi doğuştan getirilmiş bir karakter midir? Bu mümkün mü?

Öyleyse evlilik nasıl bir kaderdir?

“Evlilik kader midir?” diye soran insan, düşündüğünde, hangi yaptığı işi zorunlu kaderiyle, hangisini de kendi seçimine veya çevredeki kişilerin baskısına bağlı kaderiyle yaşadığını ayırt edebilir. “Kim aklını kullanmazsa Allah onu pislik içinde bırakır.” (Yunus, 100) ayetine inanan mümin, gerçeği kavramak için aklını tüm dikkatiyle ihlasıyla kullanmalıdır.

Aklı kullandığınızda şunu kolayca anlıyorsunuz: Kişinin kolunu kuş kanadına dönüştürememesi, kadın veya erkek olarak doğması  zorunlu kaderdir; ama çay içmesi, pencereden atlaması seçimine bağlı kaderdir. Evlilik teklifine evet demesi de, fuhuş yapması da, iffetini koruması da, bir ahlaksızı veya ahlaklıyı eş olarak seçmesi de tamamen, Allah’ın duruma göre nasip ettiği seçenekler arasından kendi tercihidir. Tercihinden sorumlu olduğundan, tercihinin bedelini hem dünyada ve hem de ahirette çekecektir. Ailelerin reşit olmamış çocuklarını zorla evlendirmesi ayrı bir konudur, bu bahisle izah edilmez. Bir yanlışa kişiyi zorlayan ondan sorumludur ve yanlışa karşı koyma gücü olmayan da ancak iradesi oranında sorumlu tutulur.

Öyleyse evliliği garanti eden bir dua var mı?

Evlilik için özel bir dua olduğunu düşünmek, hocanın, büyünün, muskanın kısmet açabileceğini zannetmek bizi Allah’ın rahmetinden ve yardımından mahrum bırakabilir. Bu tür anlayışlar kaderimizde Allah’tan başka güçleri belirleyici zannetme gafletine yol açar. Oysa ki Allah tek gerçek dostumuz ve sahibimizdir. Allah’ın özel kalemi, özel makamı yoktur. Allah herbirimize, kendisine aracısız doğrudan, her yerde ve her yönden ulaşabilen kalpler bağışlamıştır. Şüphesiz Allah bu denli güzel duygularla donattığı her kulunun kalbine koyduğu bu evlenme arzusunun hayırlı ve huzurlu şekilde gerçekleşmesini diler. Kulun buna çalışması Allah’ın rızasına uygundur.

Ancak hayat bir cennet-cehennem yolculuğudur, şeytana kulluk ile Allah kulluk arasında yaşanan korkunç bir savaştır. Bu savaş hepimizi aynı cephelerden geçirmekte ve herkes birşeyle imtihan olmaktadır. İstemenin Esrarı kitabından bu imtihan sürecinde en makbul duaları yapabilme becerisini kazanabiliriz. Ruhsal Zeka‘dan, nasibimiz kesilmişse bunu ve muhtemel sebebini anlamanın metafizik inceliklerini kavramak amacıyla yararlanabiliriz. Düşün ve Başar veya Aşkla İmtihan‘dan, iyi bir evliliği başarmakla ilgili gerekli motivasyonu ve temel ilkeleri edinebiliriz.

Evliliği bize garanti edecek özel bir dua aramak boşunadır: Allah kalplerdeki içtenliğin derinliğine bakar, sözlerin süsüne değil. Mümin kulunun bildiği ana dilinden, “Rabbim bana rızana kavuşmama vesile olacak hayırlı bir yuva kurmayı nasip eyle.” demesi, tekrarlayabileceği en büyük ve en güzel dualardan biri olabilir. Allah kullarının her samimi yakarışı için muhakkak bir karşılık yazmakta ve bunları hikmetine en uygun zaman sahnesinde yaratmaktadır.

Gönül Arayışı E-Kitap

Sonuç olarak,

Evlilik kader midir, kiminle evleneceğim veya evleneceğim kişi belli midir, kader-kısmette kim var türünden sorularla kendimizi yormamız gereksizdir. Evlilik çağımız mı gelmiş: Hayırlı bir evlilik dilemenin üslubunu herkes yüreğinden geldiği gibi şekillendirsin. Bize hayırlı bir eş ve yuva nasip etmesini Rabbimizden erken yaştan itibaren dileyelim.

Kötü bir evlilikle imtihan olmamak için, kimsenin evliliği hakkında bilip bilmeden ileri geri konuşmayalım. Evlilik konusunda kadere meydan okuyucu tarzda,  bir olumsuz ilişkiyi kınayarak, ben olsaydım diye başlayan büyük sözler etmeyelim. İddialarımızla imtihan oluyoruz çünkü. İçimize kapanmayıp, toplum içinde saygın bir insan olarak yerimizi almaya çalışalım. Çevremizde görünür, bilinir olalım.  Gelen adayları da, Aşkla İmtihan’da anlatılan stratejiler çerçevesinde değerlendirelim. Rabbimiz bizim yegane sahibimiz ve en yüce dostumuzdur. Samimiyetimizi, mutlak imanımızı ve rahmetine itikadımızı koruduğumuz sürece rahmetini üzerimizde tutacağından emin olalım.     Dr. Muhammed Bozdağ