Başarılı insan modeli…

1529
Muhammed Bozdağ

Kitap Satış Noktaları

Nenehatun Lisesi Dergisi Röportajı: Başarılı insan modeli üzerine…

Bırakalım değiştiremeyeceğimiz olaylar olsun. Kaderin Sahibinin her taktirinin altında bir hikmet veya adalet yatar. Biz bizden sorumluyuz…

1.Muhammed Bozdağ[1] kimdir? Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?

Çok kısaca söyleyeyim; 1967 yılında Trabzon’un Akçaabat ilçesinde doğdum. 1990 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesini bitirdim. Şu anda doktora yapıyorum ve Büyük Millet Meclisinde Yasama uzmanı olarak çalışıyorum. İki çocuğumuz var. Bu güne kadar radyoculuk, köşe yazarlığı, vakıf yöneticiliği gibi bir çok faaliyet yürüttüm.

2.Yayınlanmış eserleriniz hakkında bizleri kısaca aydınlatır mısınız?

Şu anda piyasada ikisi de çok satanlar listesinde yer alan iki kitabimiz var: “Düşün ve Başar” ve “Ruhsal Zeka.” Bu kitapların etkileri hakkında müthiş olaylarla, anlatımlarla karşılaşıyorum: Aynı kitapları defalarca okuduklarını, çantalarında taşıdıklarını yazıyorlar.

Bazıları Ruhsal Zeka’yı okuduktan sonra antidepresan hap kullanmayı bıraktığını yazdı. “Biz bu alanda onlarca kitap okuduk, ama böyle bir anlatımı daha önce görmedik” diyorlar. Sınavı kaybettikleri için ümitsizliğe kapılan kimi gençler “Geçmişi sildik ve yeni bir inançla, yepyeni bir hayata başladık” diye yazıyorlar. Bazıları hayatlarını milattan önce, milattan sonra şeklinde ikiye ayıracak kadar iddialı görüşler gönderdi.

Gecen iki yıl içinde binlerce mektup aldık. Bunlardan bir kısmı internetteki not defterimize bırakılan mesajlar ve orada yayımlanıyorlar. Kimisi doğrudan bize gelen epostalar ve kimisi de posta kutumuza geliyor.

Düşün ve Başar Google E-Kitap 3.Kişisel gelişim alanına ilginiz nasıl başladı? Bu alandaki çalışmalarınız nelerdir?

Benim gelişim ve başarıya ilgim ortaokul zamanına kadar geri gider. Öğrenimimi sürdüremeyeceğim için yazar olmaya karar vermiştim. Ancak başarıya asıl odaklanmam üniversite döneminde liseli genç kardeşlerime yardımcı olma çabası içerisinde olduğum süreçte karşıma çıktı.

Kişisel gelişim bir rüzgar. İçerisine girdiğinizde sizi derinlerine sürüklüyor ve “kendimi geliştireyim, dünyada neler olup bitiyor öğreneyim” dediğinizde, kendinizi inanılmaz bir çözümler okyanusunda buluyorsunuz.

Kişisel gelişim ve başarı teknikleri alanındaki ilk ciddi köşe yazılarıma 1992 yılından itibaren başladım. Ardından başlayan “Hızlı Okuma ve Etkili Öğrenme” seminerlerini sürdürüyorken, buna “Güzel Konuşma Etkili İletişim” seminerlerini ekledim. Seminerlerimizden 2000’den fazla öğrenci mezun oldu. 1999 yılından bu yana artık çalışmalarımızı kitaplaştırma kararı aldık ve doktora tezimizi bitirir bitirmez sırada bekleyen çok önemli yeni kitaplarımız yayınlanacak.

4. Günümüzde kişisel gelişim seminerlerinin ve merkezlerinin yaygınlaştığını görüyoruz. Kişisel gelişimin bu kadar önem kazanmasını neye bağlıyorsunuz?

Eskiden sadece parası olanlar, zengin çocukları ve aristokrat aileler güçlü olabilirdi. Diğerlerinin güçlenmesi şiddetli sosyal devrimler gerektirirdi. Ama bilgi ve iletişim teknolojisi insan hayatında inanılmaz bir devrim yaptı. Artık güç bilgidir ve güç yetenektir. Bilgi ve yetenekse, artık insanın en az parayla fakat kişisel çabayla üretebilecekleri en önemli güç unsurları oldular. Böyle olunca benim gibi sıradan köylüler insan tarihinde iz bırakacak olağanüstü başarılara imza atabileceklerini fark ettiler. Artık kişisel yetenekler ve teknoloji sayesinde bu mümkün oldu. Bu uyanışa bir başka rüzgar da katıldı: Modern teknoloji insanı robotlaştırıp kendinden uzaklaştırmış ve 1950 sonrası nesil depresyon kuşağı olmuştu. Gelişim bu çaresizliğin çözümü olarak da gelişiyor.

Kişisel gelişim, insanın ne kadar fakir ve zayıf olursa olsun engelleri aşıp başarabileceğini ve insanın medeniyetin sunduğu tüm mutsuzluk faktörlerinden sıyrılarak mutluluğu yakalamasını sağlayacak çözümler bulunduğunu göstermiştir. Ancak halihazırdaki boyutuyla kişisel gelişimi, ben henüz gerçek ve kalıcı çözümler olarak değerlendirmiyorum. Batının ürettiği kişisel gelişim kısa solukludur; onu biz yeniden yapılandıracağız ve insanlığın uzun soluklu yolculuğu haline getireceğiz. Bu vesileyle öncü kardeşlerinden birisi olarak genç kardeşlerimi göreve çağırıyorum. Bunu bizler yarım yamalak başlatacağız; onlar geliştirip rotasına oturtacaklar.

5.Şu an Türkiye’de ve dünyada insanlar sıkıntılı bir dönemden geçmektedir. Böyle bir dönemde kendimizle ve hayatla barışık kalabilmemiz için neler yapabiliriz?

Önce şunu bilelim: Eskiden kimsenin arabası, buzdolabı, cep telefonu, kuru ekmekten başka yiyeceği yoktu. Fakirlik ve bazı lüks eşyaların yokluğu nedeniyle asla kendimizi üzmemeli, yarın ayrılabileceğimizden emin olduğumuz dünyada sadece yüksek ahlaklı, onurlu, çalışkan ve üretken birer insan olmanın çırpınışını vermeliyiz. İnsanlık yanlışlar yaptıkça ekonomik veya sosyal acılar çekecektir. Birilere acı çekiyor diye, arı bal üretmekten, karınca yeryüzünü temizlemekten ve güneş dünyayı aydınlatmaktan geri durmuyor. O zaman biz onlardan daha üstün yaratıklar olarak neden duraklayalım ve neden moralimizi bozalım.

Bırakalım değiştiremeyeceğimiz olaylar olsun. Kaderin Sahibinin her taktirinin altında bir hikmet veya adalet yatar. Biz bizden sorumluyuz; karıncadan ders alıp bize düşeni yapalım. Yarın öleceğimizi bilsek de, ki bu olabilir, yine de son nefesimize kadar çalışalım. Çünkü biz sonsuz yaşamayacağız, Kendi vücudumuz dahil, dünyadaki her şeyimizi terk edeceğiz; biz sonsuzluk yolcusuyuz. Biz sıradan sinekler değiliz, biz olağanüstü varlıklarız, biz Şefkatli Yaratıcının en güzel surette yarattığı uzay yolcularıyız.

6.Hayatımızda bazen kişiler arası ilişkilerden kaynaklanan problemler yaşanıyor. Sizce, birlikteliğe açık, işbirliği gerektiren insan tipi nasıl olmalı?

İlk iş başkalarına açık olmak. Başkalarının da doğruları olabileceğine inanmalıyız, sonra da başkalarına saygı duymayı kendimize saygı duymakla eşitlemeliyiz. Çok iyi bir dinleyici olmalı, anlatabilmekten önce anlayabilmeyi önemsemeliyiz. Diğeri, bizim bilgimiz anlatabildiğimiz kadar derin değil, dinleyenin anlayabildiği kadar derindir. Dolaysıyla iletişimde ben merkezli olmamalıyız. Hoşgörü çok önemli. Farklı düşünen ve inananların da hayat tecrübeleri ve okudukları açısından kendilerince gerekçeleri var. Çok önemli bir husus, önyargıları kırmaktır. Asla tembel zihinlerin yaptığı gibi, giyiminden, gazetesinden yola çıkarak oluşturduğumuz ön yargılara güvenmemeli ve her insanı hiç keşfetmediğimiz ve herkesten farklı bir hazine olarak görmeliyiz. Ayrıca iç disiplinimiz önemli, ilişkilerde sınırları açmamalı, değersiz ve çirkin konularla ilgilenmemeliyiz. O zaman çevremiz de bize hak ettiğimiz saygı içerisinde davranacak, hatta bizden etkilenerek değişim geçirecektir. O zaman hem çok iyi anlatırız ve hem de çok iyi anlarız.

7.Sizce sağlıklı, mutlu ve dolu dolu yaşanacak bir hayat için neler yapabiliriz?

Önce zenginliği, şöhreti, eğlenceyi başarıyla karıştırmamalıyız. Böylelerinin arasında başarısız olan, katil olan, intihar eden, hayatı mutsuzlukla geçen binlerce insan yaşamıştır. Başarıyı, “sonsuz yolculuğumuza” uygun hedeflerin peşinde sürekli ilerleyebilme becerisi olarak tanımlamalıyız. Bu benim tanımım. İlim öğrenmeye çalışırken yakalandığı kan kanserinden kurtulamayarak on yaşında ölen bir çocuk da yer yüzünün en başarılı insanlarından biridir. Ama bugün bir kelime öğrenmeyen şimdi yaşlı bir cumhurbaşkanı da olsa, dünyanın en başarısız insanıdır.

Dolaysıyla sonuçlarla veya dünyada nasıl göründüğümüzle derdimiz yok. Sonuçlarımız ne olursa olsun, ardımızdan kovalayan ölümle yarışırcasına bugün ve her gün şu sorulara cevap arayacağız: Bugün hangi yeteneğime katkı yaptım? Hangi kişiliğimi ve ahlaki özelliğimi geliştirdim? Hangi bilgiyi öğrendim? Kime yardımcı oldum? Kimleri sevdim? Bugün hangi kötülüğe engel oldum? Bugün kimi sevindirdim, kime moral verdim? Burada yüzlerce soru sıralayabiliriz… Kim daha çok soruya daha çok cevap verebilirse o daha başarılıdır. Tüm bu sorulara herkes de olumlu cevap verebilir. Bu sorulara olumlu cevap vermeyi sürdürdüğünüzde, üzerinde hiç düşünmeseniz de, zenginlik gelecek, şöhret gelecek, sınavlarda başarı gelecek, güç gelecektir. Gençlerimize yeni ve çok farklı bir bakış ve çok özel bir ruhsal kimlik öneriyorum. İnsan dünyanın en üstün yaratığıdır; bir sinek gibi yaşamayı kabullenmemelidir.


[1] Kişisel Gelişim Uzmanı, eposta: mbozdag@yetenek.com

Web: http://www.yetenek.com