İstemenin Esrarı: Dualarımızın önemi üzerine…

4088
Muhammed Bozdağ Dua

Kitap Satış Noktaları

Anadolu Gençlik Dergisinden Mine Gazi Bozdağ’la İstemenin Esrarı kitabı ekseninde ve dua üzerinde aşağıdaki röportajı gerçekleştirdi.

Bozdağ’la Konuşan, Mine Gazi, Anadolu Gençlik Dergisi

1.                  Her kavramı anlamada başvurulan ilk soru ne olduğuna dair. Duayı istemek olarak tanımlıyorsunuz. İsteklerimizin de Allah’ın istemesiyle oluştuğundan bahsediyorsunuz. Biraz daha açımlayabilir misiniz?

Duanın anlamının istemek/çağırmak olduğunu biliyorsunuz. Yaratıcı dua edin/isteyin, cevap/karşılık vereyim diyor. Bir şeyin olması için asgari üç şart, bilmek, yapabilirlik ve istek gerekir. Bunlara ilahi ölçekte bakarsak, “ilim, kudret ve irade” deriz. Bu açıdan hayatta yaptığımız herşeyin detayındaki mutlak bilgi ve onu yapan kudret Allaha aittir. İradeye gelince, mutlak irade sahibi Allah bize özgürce isteyebilme yeteneği vermiştir ve isteklerimiz arasından dilediğini yaratır. Biz istesek bile, Allahın iradesiyle onaylamadığı gerçekleşemez. Eğer yarattığı isteklerimiz kötü şeylerse sorumlu oluruz, iyi şeylerse bizi mükafatlandırır. Elbette bize düşen iyilikleri, başarıları Yaratıcımızdan hem dilimizle ve hem de çırpınışımızla istemektir. O ise dilediğini yaratır, hayatta vücut verir. Bazı iyi isteklerimizi yaratmasa da, samimiyetimiz ölçüsünde adeta yaratmış gibi bize manevi karşılıklar verir. Sistemi kısaca böyle özetleyebilirim.

2.                  Dualarımız kadar önemliyiz, dualarımız kadardır hayatımızdaki başarı. Sonuçlara değil, niyetlerimize/ isteklerimize söz geçirebiliriz. Ama birçok insan kendisinin yapacak bir şeyi kalmadığı zaman Allah’a yöneliyor. Yani acziyet içinde olduğu zaman. Kişi isteklerinin gerçekleşmemesini duanın kabul edilmemesine, ardından kendinin değersiz olmasına bağlıyor. İşler yolundayken, dua etmeye gerek duymuyor. İnsan istemeyi unutmuş, istenecek yeri unutmuş gibi.. Sonuçlara gözlerini odaklamış bir kişi dua etmeye / istemeye nereden başlayacak?

Bir kere Allahın bize her şeyi verdiği günlerde kendi kudretimizle yaptığımızı sanıp, vermediği günlerde kapısını çalmak bizim utanmamız gereken tarafımız. Yapabildiğimiz her şeyi ama her şeyi Yaratanın rızası ve kudretiyle başarıyoruz. Şimdi O dilemese kimse gözünü kırpamaz. İstemenin Esrarı kitabında diyorum ki, “Hayattaki en büyük başarılarınız içtenlikle yaptığınız dualarınız olacak.” Sonsuz yaratıcıya hiçbir şey zor değil. İnsan kendi kudretiyle zerre kadar iş yapmamıştır. Ama insan dua ettiyse, “evet ben Allahın izniyle Sonsuz Yaratıcıma yönelerek tüm kalbimle şunu diledim” diyebilir ve bununla ne kadar sevinse azdır. Hayattaki her başarı ve üretim dil ve gönül veya çabalamaya yoluyla yapılan dualara verilen ilahi karşılıklardır.

Duamızın kabul edilmediği zannına gelince, bu Allahı itham etmektir. Allah ile pazarlık yapamayız; O’nun kaderi planlama ve olayları sıralama şekline müdahale edemeyiz. Evren sarayları Ona aittir. Sonsuz Sultan kendine açılan hiçbir eli kapısından boş çevirmeyecek, tüm dualar bir karşılık alacaktır. Yarın ölebileceğimizi bilmiyor muyuz? O zaman, Allah duamın karşılığını yarın dünyada mı verir veya ölünce ahırette mi verir gibi bir endişeye, dünya saplantısına girmek bize yakışmaz. Biz Yaratıcımıza güveniyoruz; O sonsuz cömerttir ve bizim için en hayırlı olduğunu bildiği zamanı geldiğinde karşılığımızı vermiş olacaktır. Herkes bundan emin bir gönülle dua etsin.

3.                  Bir taraftan da her an isteklerimiz aleyhimize dönebiliyor. Neyin bizim için hayırlı neyin bizim için kötü olacağı da belli değil. Ama istiyoruz. Kalbimizden her geçene ayaklarımız gitmek istiyor. İstiyoruz. Dua ederken nelere dikkat etmeliyiz?

Hırsa kapılmamalıyız. Sırf dünya saplantısında olmamalıyız. Allah ile zaman pazarlığı yapmamalıyız. Hele de niyetimiz çok önemli. Başkasına büyük görünmek, ayıplanmamak, ötekinden aşağıda olmamak, eğlenip tozmak gibi gerekçelerle yapılan duaların arkasında ilahi hoşnutluk bulamazsınız. Bilmeliyiz ki biz zannımızca hayırlı olduğunu sandığımız şeyi istiyoruz. Belki onun aksi hakkımızda hayırlıdır ve Allah bizim için hayırlı olanı seçecektir.

Allahtan ne istediğimizi iyi bilmeliyiz. Allahın duamızı kabul etmesinin muhtemel işaretlerinden biri bizi o yolda çalıştırmasıdır. Dolaysıyla içimizde isteklerimize yönelik ilahi sevki ve şevki hissettiğimizde çalışmaya koşmalıyız. Ya da bize başka türlü karşılık verecekse de, bizi hangi güzel yolda çalışmaya sürüklüyorsa, oraya koşmalıyız. Çünkü dünyada başarı sebeplerle perdelenmiştir; isteyip yatmakla sonuca ulaşılamaz.

4.                  İstemenin Esrarı” kitabınızda içten isteyişlerinizin göklerde dolaşarak Yaratıcı İradenin takdirine nasıl ulaşacağından ya da ruhunuzdan çıkan anlamlar ruhsal canlılıklara veya kuşatıcı ruhsal enerjiye dönüştürülmesinden bahsediyorsunuz . Yine bir bölümde duanın etkisine ilişkin hastalar üzerinde yapılan bir araştırma yer alıyor. Bir başka yazar da duanın ölçülebilirdenenebilir yönlendirilmiş dalgalardan oluştuğundan söz ediyor. Bunu biraz daha açıklayabilir misiniz?

Bizim Ruhsal Zeka kitabımız isteme temeline dayanmış; İstemenin Esrarı da bu temelin detaylarını açmıştı. Orada içten/ruhtan/gönülden gelen samimi duaların ruhani bir iklim halinde uzayda yayıldığından söz ediyoruz. Aslında herkes düşüncesiyle, niyetleriyle ve istekleriyle çevresine mesajlar yayar. İnsan ne kadar içten ve samimi ise, yaydığı mesajlar o kadar güçlüdür ve ötelere ulaşacaktır. Bazen çok ihlasli bir insanın bir şehre uğraması o şehrin manevi hissiyatını dalgalandırabilir.

O kitapta Arabi’nin başından geçen, gemiden denize düşen adamının vücutlanan duası yoluyla kurtarılışını anlatıyorum. Duanızın derinlik derecesine bağlı olarak bunlar Allahın isteklerinizi verme biçimidir. Bazen yetim ve kırık bir gönül öyle dua eder ki arş titrer ve çevresi onun hizmetine koşturulur. Bu olguyu Ruhsal Zeka kitabındaki ruhsal etkileşim gücü bölümüyle birlikte ele alırsak, hepimizin ruhumuzdan yönelen anlamlarla birbirimizi etkilediğimizi görürüz. Ruhani anlamda en etkisiz insanlar, en hissiz, ilgisiz, duyarsız insanlar oluyor.

5.                  ( Bu soru kitabınızda yer alıyor. İsterseniz oradan alıntı yapabilirim. İsterseniz burada cevap olarak verebilirsiniz.) Dualarımızın kabul ya da red olunmasının sebepleri nelerdir?

Bu sorunun cevabı uzun ve kitapta zaten uzun uzun bölümler halinde tartışıldı. Yani bir yerde kitabın yarıdan çoğu bu soruların cevabını oluşturuyor. Kul hakkına dikkat etmeyenler, sorumluluklarını ihmal edenler, Allaha güvenmeyenler, Allahtan istediğini bilmeyenler ve benzeri vasıflara sahip olanlar reddedilme etkisi altındadırlar. Buna karşılık, Allaha güvenenler, samimiyetle isteyenler, Peygamberlerin ve velilerin dualarını kullananlar, ne istediklerini alabildiğince bilip somutlaştıranlar ve benzeri vasıflara sahip olanlar da daha çok kabul tarafında yer alacaklardır. Ama, keskin biçimde şunlar olursa kabul bunlar olursa red denemez. Çünkü yine de son tahlilde hayatta kader konuşur ve kabul edilse bile kimi dualarımızın karşılığı ebedi hayatımıza bırakılabilir.

6.                  Dua etmenin/ istemenin insana faydaları nedir? Ayrıca istediğinin gerçekleşmesinin yanında kişinin istemeye başladığı andan itibaren gerçekleşene kadar ki süreçte de kazançları var mıdır?

Saymakla tüketemezsiniz. Dua sayesinde hem geçmiş günahlarını temizlerler, hem de geleceklerinin değişmesinin yolunu açarlar. En azından Yaratıcının huzuruna çıkıp Ondan güven ve mutluluk alırlar. Hayatlarına anlam ve değer katarlar; boşlukta ve yokluğa gidici olmadıklarını, sonsuz bir koruyucuları, her zaman dertlerini dinleyip gönüllerine teselli verecek bir Yaratıcıları olduğunu idrak ederler. Ayrıca dua zaten bir ibadettir. Hayatını kirli ve karanlıkla toprağın ve bencil yaşantının bunalımlarında tüketmek yerine, Allah ile birlikte, bir anlamda O’nun manevi sohbetinde ve birlikteliğinde geçirmenin üstünlüğüyle ne kıyaslanabilir ki…

7.                  Dua etmeyi isteme olarak tanımlıyorsunuz. İnsan ihtiyaç gördüğü an istemeye başlar. İhtiyacı olduğu oranda içtenliği artar.

a.                   Fakat   Ramazan ayı, Kadir Gecesi, Beraat Kandili gibi özel günlerde dua edilmesini nasıl yorumluyorsunuz? 

Bunlar özel günler… Bir topluluk sultanın huzuruna tek tek çıkarsa yankısı küçük olur. Ama bütün bir millet muhteşem tören meydanlarında o huzura toplanıp bayram etseler coşkusu bambaşkadır. Allahın en yüksek ve en sevgili kulları aynı saniyelerde hep birlikte ve tek bir gönül içerisinde özel olarak ilahi huzura yönelmişken, o bayrama katılmamak insana yaraşmaz. Bizim için her an dua olmalı; ama o özel günlerin duaları daha bir gönül birliği, daha bir dayanışma içerisindedir. Bir anlamda hep birlikte ilahi huzura yönelip, işte biz hepimiz, gönül birliği içerisinde kardeşçe birbirimizle kenetlenip senin huzuruna yöneldik, lütfunla bizi kabul et demektir. Bunun ilahi saltanat huzurundaki değeri bambaşkadır.

b.                   Ayrıca yıllardan beri bilinen bir dua şeklimiz var onun bir önemi yok mu?

Bu soruya anlayamadım. Yıllardan beri bilinen dua şeklimizde bir sorun yok. Peygamber (asm) der ki, “Biriniz dua ettiğinde bolca istesin, çünkü Rabbinden istemektedir.” Kuran da, Rabbimizden yalvara yakara istememizi emreder. Eğer Arapça duaları kast ediyorsanız, benim önerim eğer okuyacaksak, o duaların anlamlarını mutlaka öğrenmemiz yönündedir. Arap kardeşlerimiz yaptıkları dualarla Allah’tan ne istediklerini biliyorlar. Dua namazla aynı şey değildir. Ne istediğinizi bilirseniz, aklınız, kalbiniz ve tüm latifeleriniz ona yöneltilir. Anlamını bilmezseniz ona yönelemezsiniz; ona ilgi ve merakınız güçlenmez, sevabını alırsınız o kadar… Dua ederken Allah’tan yüksek ahlak istediğini bilmeyen ahlak için, yüksek zeka istediğini bilmeyen de zeka için ceht gösterecek bir enerji bulamaz ruhunda. Ne istediğinizi bilmeden neyi elde etmeye çalışacağınızı sanıyorsunuz?

8.                  Neden “İstemenin Esrarı” kitabını yazma gereksinimi duydunuz? Sizce isteklerimizde/ dualarımız da farkında olunmayan nedir?

İşte bu konuştuğumuz konular… Dua hayatın gerçeklerinden koparılmış hayali bir ritüel değildir; hayattır; Allah ile sohbettir; ona arzu hal etmektir; içenlik ister. Ne istediğini bilmeyi, isteklerini somutlaştırmayı, tekrarlamayı ve içtenlikli istemeyi gerektirir. Ayrıca dua evrenseldir. Yeri gelir Allah bir ateistin duasını da kabul eder. Bu inceliği keşfettiğinizde dualarınızda muhteşem sıçramalar ve derinlikler yaşarsınız.

9.                  Duadan sonraki adımı nasıl tanımlarsınız. Bir adım sonrasında bilincimizi nereye yöneltmeliyiz?

Biliyorsunuz dünyada sonsuzluk yolcusuyuz; hayatımız fani. Nesil yayınlarından çıkan son kitabımız Sonsuzluk Yolculuğunda bu bilinci güçlü biçimde beslemeye çalıştım. Evrenin yaradılışından cennete uzanan sürecin adımlarını tek tek irdeledim. O uzun yolculuğumuzu ne kadar iyi görebilirsek Yaratımızı o kadar iyi tanır ve hissederiz. O zaman dünyanın çok ötesinde bir ufka sahip olarak yaşarız hayatı. Hani kitapta, “Bir mum istiyorsanız kendinizi, bir güneş istiyorsanız dünyayı aydınlatırsınız” diyorduk ya… İşte insanın sonsuzluk yolculuğunu idrak etmesi ona böyle bir evrensellik kazandırıyor. Artık dünya derdini aşıyor ve insanlık derdine düşmeye, bir anlamda evrenin temsilcilerinden olmaya başlıyor. Bu yüksek ufku kazanabilmemizi diliyorum.