Hayatı yöneten kuralları dünyevi sebepler olarak tanıyoruz ve biliyoruz. Bu sebeplere dayanarak da başarılı olmaya çalışıyoruz. Peki bu sebeplere güvenebilir miyiz? Bu sebepleri olayların gerçek failleri görmenin bize nasıl bir bedeli olabilir? Bir mümin maddi sebepleri nasıl anlamlandırmalı?
Bir aile dostumdan, orta yaşlı, işsiz bir Anadolu insanın yaşadığı olayı dinledim. Siyasi seçimler sonucunda, bir okul arkadaşı başbakan, bir okul arkadaşı da bakan olur. Haberi öğrenince sevinç içerisinde şöyle söyler: “Oh, tamam işte, yorulmuştum iş aramaktan! Şimdi benim işim garanti!”
Kısa süre sonra bakan ve başbakan arkadaşlarını ziyaret eder ve onlardan iş ister. Onlar da kendisini işe başlatmaları için bürokratlarına talimatlar verirler. Birbiri ardına gelişmeler yaşanır. Ancak, üzümün sapı, armudun çöpü derken, akla hayale gelmez sebepler yüzünden başbakanın gücü bile işe başlamasına yetemez. Adam yılgın düşer ve işsiz kalakalır.
Milyonlarca benzeri yaşanan bu olayın bize verdiği büyük kader dersini almak isteyen, şu gerçekler üzerinde düşünsün: Dünyevi sebepler perdedir ve olayların gerçek Hâkimi, Allah’tır. Mümin, perde ardındaki Allah’ı unutarak sahte sebeplere güvenirse, sebeplerin acizliği altında ezilir. Büyük sözün kuyusunda boğulmaktan kurtulmanın yolu, içten tövbedir.
Sonuç olarak, Allah’ın sebeplerine göre çalışın ama Allah’a güvenin. Allah sizi korundurursa kimse ezemez ve Allah sizi ezdirirse kimse koruyamaz. Allah size bir yol açarsa kimse kapatamaz ve Allah yollarınızı kapatırsa kimse açamaz. Muhammed Bozdağ